21 Ekim 2011 Cuma

umursanmayan, kalpten dışlanan kişi

artık kimse umursamaz oldu beni. onların suçumu ? yoksa inslar değişirken ben hızlı veya yavaş mı değiştim ?
sorular  beni biyere götürebilir mi ? götürdüğü yerde beni umursarlar mı ? sorular artmaya başlıyor biliyorum. basit bi soruyla başlayıp içindeki umudu kıpraştıran soru..  onların suçu mu ? hayır benim. şu an okadar rahatım ki. beni umursayan olmadığından, yazdıklarımıda okuyan olmayaca. yani rahat rahat saçmalayabilirim. kim karışır ki ? kimse. mutsuzum her şeyden bu aralar. belkide mutsuzluğumun saçtığı negatifllik kalplerden dışlanıp umursanmayan kişi konumuna düşmemi sağlıyor. kim bilir ? hayatımda bazı değişikliklere yer vermeliyim bence. zaten bence olur sadece. başkalarının verdiği kararlarla hayatımda değişiklikler yapılırsa kukladan farkım kalmaz.
beni böyle gereksiz yazılar yazma nedenim ne ? cevabını bilen yok galiba. ben bile bilmiyorum sen nerden bileceksin ki.. hayat ben olgulaştıkça zorlaşıyor. ya da insanlar olgunlaştıkça içlerinde bana karşı hayatı zorlaştırma hissiyle uyanıyor. tamamdır. BENCE bu gün saçmalama sınırımı doldurdum.

20 Ekim 2011 Perşembe

yok başlık

evet her zaman kazandım ben.  mutsuzluğu, üzütüyü, yanlız kalmayı her zaman kazandım. kimseyede vermem bunları. neden vereyim ki ? en azından boşlukta değilim. yani bunu yeni farketsemde, değilim. sahibim bazı şeylere. bazı şeyleri kazanabiliyorum. ve bu beni başarılı bi adam yapar. her ne kadar başarısızlıklarım başarılarımdan fazla olsada* her neyse bu gün bahsetmek istediğim şeyler var. aslında her dakika ve her saniye var. ben bunları yazdıktan 5 sene sonra kendimle taşak geçicem büyük ihtimalle. ama şimdi yazmak en mantıklısı geliyor.  yani en azından  fikirlerimi insanlarla paylaştığımda gereksiz olduğumu bana hatırlatmalarından daha mantıklı. yani anlıyacağınız cemal süreyya gibi siktirboktan bi şiir kitabı çıkarırsam ve tutulursam belki gerekli olduğumu hatırlatırlar ama şu an için kendi kendime yazmam en iyisi.. gelelim tekrar neden böyle bir yazı yazma gereği duyduğuma. duymuyorum ki aslında bişey. hissedemiyorum ki. hissetmek eşdeğer değil mi yaşamaya ? yok hislerim. o zaman yaşamıyorum. ama aynı zamanda nefes alıyorum. bu bi yaşam belirtisi. çelişki büyük.  yaşayan bi ölü desem yeri. sevdiğin insanlarda seni umursamaz hale gelince veya hiç umursamadıysa sen ona büyükk değer verdiğin  halde üzüyor insanı.. bak hissedebiliyormuşum. kendimi mi kandırıyorum yoksa sizi mi ? bilmiyorum. bilemiyorum. hissizliğim tamda bu noktada devreye giriyor.. kafaya mı yedim bende bilmiyorum ki. bu bloğu açma sebepim bile farklıydı ama ben kafamdan geldiğince saçmalıyorum.. iyi gelmiyor değil aslında kendimle çelişmem.  kim tahmin edebilirdi ki kafayı yiyip böyle salak salak şeyler yazıp aşık olacağım tekrar. ?  kurtulmalıyım.. ya ağır hasta olup çıkacağım bulunduğum durumun içinden. ya tamamıyla hissizleşeceğim ya da bilemiyorum. iyi akşamlar.

19 Ekim 2011 Çarşamba

selamlar herkese

öncelikle herkese merhaba. baştan anlaşalım. ben bir geri zekalıyım.. ama aynı zamanda "ben akıllıyım" diyen bir çok akılsız dan daha akıllıyım.bunu belirtme nedenim, kimse benden ölümsüzlüğün sırrını filan beklemesin. bu blogu açma nedenim Furkan topal adında arkadaşımın, (tam olarak arkadaş mıyız onuda bilmiyorum sormak lazım) içinden geldiğince içini döktüğü bir yer haline getirdiği bloguna özenmem. bi kaç fark var sadece. furkantopal.blogspot.com değilde, onurarslan.blogspot.com.
emin olun şu anda bunları yazarken hiç düşünmüyorum. içimden geldiğince yazıyorum. düzeltme yapmadan. dünya sikimde değil anlayacağınız. bence olması gerekende bu. Bu blogda KURAL YOK.
her şey serbest. küfür, seks içerikli yazılar ve benzeri her şey serbest. şimdi size ne hakkında bilgi vermem gerektiği hakkında hiç bi bilgim yok. her ne kadar başlangıç yazısı için kısa bi yazı olsada, öz olması dileğiyle.